Ölçek geliştirmek, sosyal bilimler üzerinde çalışan araştırmacıların başlıca akademik uğraş alanlarından birisi. Araştırmacıların uzmanlaştığı kavramları anket formu şeklinde ortaya koyabilmeleri için ölçek geliştirme sürecine dahil olmaları gerekiyor.
Ölçek geliştirmek, bir bakıma zihinlerde kurgulanan kavramların ete kemiğe bürünmesi anlamına da geliyor.
Mutluluk gibi, kaygı gibi, tükenmişlik gibi onlarca soyut kavram, geliştirilen ölçekler üzerinden yanıt alınabilir anketlere dönüşüyor. Bu sayede bizler örneklemler üzerinden çalıştığımız kavramları ölçülebilir ve analiz edilebilir hale getirebiliyoruz.
Bunun için katılımcılara yönelttiğimiz ölçek maddelerine verilen yanıtları bilgisayar ortamına aktarıyor, istatistiksel analiz programları aracılığı ile de ölçeklere yönelik anlamlı bilgiler keşfediyoruz.
Buraya kadar anlatılan her şey kuşkusuz kulağa hoş geliyor, ancak bu noktada ufak bir pürüzle karşılaşıyoruz: Ölçek geliştirme korkusu!
Araştırmacılar doğal olarak yeni bir ölçek oluşturalım denildiğinde, büyük bir korkuya kapılıyor. Doktora öğrencisinden tutun Profesör unvanlı akademisyenlerimize kadar yer yer bu korkunun var olduğunu gözlemliyoruz.
Tek cümle ile söylemek gerekirse, “Ölçek geliştirmek o kadar da zor değil!”
Peki araştırmacılar bu korkuyu nasıl aşmalı? Ne gibi bir yol izlemeli?
Bunun için ilk yapmamız gereken şey, çalıştığımız alana yönelik ciddi bir literatür taraması yapmak ve akademik çalışmalara hakim olmak. Örneğin; depresyon üzerine yeni bir ölçek geliştirmek istiyoruz.
Bunun için depresyon ile ilgili geliştirilmiş önemli ölçek çalışmalarının tamamını okumak, anlamak ve gerçekten özümsememiz şart.
Yine bu alanda çalıştığımız kavramsal tanımlamaları da özenle okumamız gerekiyor.
Özetle çalıştığımız alana yönelik kavramı en ince noktasına kadar olabildiğince detaylı bir şekilde araştırmalıyız.
Neden bunu yapmamız gerekiyor? Cevabı basit: Madde havuzu oluşturabilmek için. Madde havuzu, araştırmamızda kullanılması muhtemel olan anket sorularımızı oluşturacak.
Madde havuzu oluşturmak, bir araştırmacının yeni bir ölçeği geliştirebilmesi için yapması gereken en temel süreç. İşte bu süreci hakkıyla yerine getirmek için söz konusu akademik araştırmaları ciddi bir şekilde taramamız gerekiyor.
Madde havuzu oluşturduktan sonra gerisi çorap söküğü misali geliyor.
Dil geçerliliği ve kapsam geçerliliği için ölçeğin geliştirildiği alanda çalışan uzmanlar, hazırladığımız maddeleri inceliyorlar. Bunun için en az 5 uzmana başvurabiliriz.
Uzmanların görüşleri sonrası bazı maddeleri ölçekten çıkarabiliriz.
Hatta en son aşamada yine kendi incelemelerimiz sonucunda da gereksiz veya hatalı bulduğumuz maddeleri yine ölçeğin dışında bırakabiliriz.
Madde havuzundan istediğimiz kadar madde çıkartmak bizim elimizde.
Artık maddelerimiz hazır olduğuna göre, uygun sayıda örneklem ile verilerimizi toplamaya başlayabiliriz. Araştırmanın sınırlılıklarına göre örnekleme ilişkin kısıtları da koyabiliriz.
Verilerimizi topladıktan sonra yapılması gereken şey, doğru teknikleri uygulayarak bilimsel kurallara uygun bir istatistiksel analiz sürecini gerçekleştirmektir.
Bunun için güvenilirlik analizi ve doğrulayıcı faktör analizi gibi teknikleri mutlaka geliştirdiğimiz ölçek için uygulamalıyız.
Güvenilirlik ve geçerlilik analizi sonuçlarımız istatistiksel açıdan başarılı doğru ise, artık ölçeğimiz geliştirilmiş demektir.
Her iki aşama için de uygulayabileceğimiz çok farklı analiz teknikleri mevcut. Ölçek geliştirme sürecinde Cronbach Alfa, Omega, Gutmann katsayıları gibi farklı yöntemleri kullanabiliriz. Doğrulayıcı faktör analizi için alternatif tahmin edicilere başvurabiliriz.
Geçerlilik analizi için benzer ölçekler üzerinden yakınsak geçerliliği test edebiliriz. Güvenilirlik analizi için test-retest tekniğini kullanarak ölçeğimizin güvenilirliğini sınayabiliriz. Bunlar zorunlu olmamakla birlikte, alternatif analizler olarak başvurabileceğimiz tekniklerdir.
Burada en kritik nokta; geliştirdiğimiz ölçeğe ait verilerin istenilen sınırlar içerisinde geçerlilik ve güvenilirlik sonuçları üretmeleridir. Güvenilirlik katsayılarının olabildiğince yüksek olmasını bekleriz.
Doğrulayıcı faktör analizi sonucunda uyum indekslerinin de kritik sınırların içerisinde olmasını isteriz.
Aksi halde geliştirdiğimiz ölçek bilimsel açıdan ne güvenilir ne de geçerli olacaktır.
Esasen madde havuzu oluşturduktan sonra en büyük görev, istatistiksel analiz danışmanlığı için çalışılan uzmanlara düşüyor. İstatistik eğitimi almış ve alanında uzman olan araştırmacıların seçimi bu noktada son derece önemli.
Kendi istatistik bilgimize güveniyorsak, istatistiksel analiz bulgularımızı kendimiz de elde edebiliriz. Bulgularımızı SPSS, R veya Minitab gibi bir istatistiksel analiz programı kullanarak elde edebiliriz.
Ancak doğrulayıcı faktör analizi için Stata, AMOS veya R gibi özelleşmiş yazılımlara ihtiyacımız var.
Bu yazımızda ölçek geliştirme sürecinin göründüğü kadar zor olmadığını tanıtmaya çalıştık. Araştırmacılarımız madde havuzunu kendi alan bilgisi ile oluşturduktan sonra süreç kolaylıkla ilerliyor.
Ölçek geliştirme sürecinde gördüğümüz üzere istatistik en temel konu ve istatistik konusunda İSTMER’in akademik ekibi her zaman araştırmacılarımızın yanında!